Kriminal imza incelemesine itiraz, savcılık veya mahkeme aşamasında
imza incelemesine yönelik olarak
alınmış olan imza raporuna yapılan itiraza denilmektedir. Bilindiği üzere bilirkişi raporuna itiraz Hukuk
Muhakemeleri Kanunu (HMK) 281. maddesine göre yapılmaktadır. Türk yargılama
sistemi içinde bilirkişi raporları
farklı isimlerle adlandırılmaktadır. Kriminal Polis/Jandarma Dairelerince
verilen bilirkişi raporlarına “ekspertiz raporu”, adli tıp kurumu tarafından
verilen raporlara “adli tıp raporu”, savcılık veya mahkemeler tarafından alınan
raporlara “bilirkişi raporu” son olarak CMK 67. Maddesine istinaden alınan
rapora ise “Özel Mütalaa Raporu” denilmektedir.
İmza incelemesine yönelik olarak alınan teknik rapor hangi isimle
adlandırılırsa adlandırılsın genel kabule göre hepsine bilirkişi raporu
denilmektedir. Dolayısıyla yukarıda bahsi geçen raporlara itiraz HMK 281’e göre
yapılması gerekmektedir. Buna göre taraflar bilirkişi raporuna üç sebeple itiraz edebilirler. Bunlar; Taraflar,
bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde,
raporda
·
Eksik gördükleri hususların, bilirkişiye
tamamlattırılmasını;
·
Raporda anlaşılamayan veya belirsizlik gösteren
hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını,
·
Son olarak yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden
talep edebilirler.
Bu hususlarda yapılacak
bilirkişi raporuna itiraz ise bilirkişi raporlarının kendilerine tebliğ
edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde itiraz etmeleri gerekmektedir. Bilirkişi raporlarıyla ilgili şu husus
göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Türk yargılama sisteminde özel hukukta veya
ceza hukukunda hakimler görevlerinde bağımsızlardır. Dolayısıyla yargılamada
verecekleri kararlar her şeyden önce Anayasaya, Kanunlara ve hukuk normlarına
uygun kalarak vicdani Kanaatlarına göre vermektedirler.
Vicdani kanaat sistemi ceza
hukukunda gerekçeye dayalı şüphe, özel hukukta ise ağırlıklı delil sistemi ile
yürümektedir. Özel hukukta resen araştırmadan ziyade daha çok taraflarca
hazırlama ilkesine göre yargılama yapılmaktadır. Yani hangi tarafın sunmuş
olduğu delil daha inandırıcı ve kuvvetli ise hakim ona göre vicdani kanaatini
kullanır.
Ancak, ceza davalarında her ne
olursa olsun verilen kararlar gerekçeye dayandırılmalıdır. Bu Anayasal ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği yargıç her türlü kararını gerekçeye
dayandırması gerekmektedir. Bunun en temel özelliği ise yapılan yargılamanın
şeffaflığını ortaya koymaktır. Hakim gerekçesinde yapması gereken en önemli şey
dava dosyasındaki delilleri tartışmasıdır. Hangi delile neden itibar ettiği
veya kabul etmediği delili neden kabul etmediğini tartışarak gerekçede
belirtmelidir.
Tüm bu bilgiler doğrultusunda şu
husus çok iyi bilinmelidir. Bilirkişi raporları
hakim ve mahkeme için bağlayıcı bir delil niteliğinde değildir. Hakimler karar
verirken gerekçesinde deliller ile birlikte bilirkişi raporunu da
değerlendirir. Neticede HMK 282’de mahkeme bilirkişi görüş ve oyunu serbestçe
değerlendireceğini bildirmiştir. Bilirkişi raporları kesin delil hükmünde
olmayıp takdiri delil statüsündedir. Ancak hakim neden bilirkişi raporuna itibar
etmediğini de gerekçeli kararında belirtmesi gerekmektedir. Kriminal imza incelemesinde itirazlar
bu bilgiler doğrultusunda yapılması gerekmektedir.
Formu Doldurup Bizimle İletişime Geçebilirsiniz.